"İktidarın vermediğini, iktidarın adayı vaadediyor"
Saadet Partisi'nin İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Erduran, yerel seçimin sonuçlarını geçim sıkıntısının belirleyeceğini belirterek, yanlışa karşı karşısındaki kuvvetli yanlışın tercih edilmemesini önerdi. Erduran, seçmene alternatifleri dikkate almalarını önerdi
Yeniden Refah Partisi’nin Saadet Partisi’nin başarısını engelleme amaçlı kurulduğunu söyleyen Saadet Partisi İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Mustafa Erduran, sahada yürüttükleri özverili çalışmalarla bu projeyi engellediklerini açıkladı
HÜSNİYE SEVAL ACUN/ÖZEL HABER
POPÜLER Yayın Grubu olarak, Saadet Partisi’nin 3 yıl İzmir İl Başkanlığı’nı yapan ve İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı olan Mustafa Erduran ile yerel seçim hakkında sohbet ettik. Saha çalışmalarına ağırlık verdiklerini, vatandaşla birebir iletişim kurduklarını söyleyen Erduran, seçmenin yerelde CHP’den genelde AK Parti’den şikayetçi olduğunu belirterek, “Bu nedenle vatandaştan yanlışa karşı daha kuvvetli yanlışın yanında olmamalarını, alternatiflere yönelmelerini istiyoruz” dedi.
Saadet Partisi İzmir’de yerel yönetime yönelik adaylarını belirlerken neyi hedefledi:
Bu işin altından kalkabilecek arkadaşlara, liyakate baktık. Bir hedefimiz kadın adayları öne çıkarmaktı. Planımız 5 kadın adaydı. Bir tanesi annesinin sağlık sorunlarını mazeret gösterdi. 4 kadın, 26 erkek adayla tüm ilçelerde varız. Büyükşehirde ben adayım. Kriterimiz liyakat. Bizim işimiz zor. Kolay kolay medyada yer bulamıyoruz. Kendi çabalarıyla bu işin altından kalkabilecek, bıkmadan usanmadan, vatandaşın ayağına gidip, kendini, partimizi, projelerimizi, hedeflerimizi anlatabilecek adayları seçtik. Çeşme’den Urla’dan tutun, ilçelerimizde genç kadromuz var. İzmir’in her yerini birlikte geziyoruz.
“Toplumda en büyük proje geçim sıkıntısı”
Lansman toplantısı yapmadınız. Projelerinizi ziyaretlerde mi anlatıyorsunuz?
Aday tanıtım toplantımızda 7 tane projemizi anlattık. Sahada proje konuşulmuyor. Vatandaşın projeler ilgisini çekmiyor. Birinci öncelik geçim sıkıntısı, asgari ücret, emekli maaşı ile geçinemediklerinden söz ediyorlar. Park bahçe, trafik çalışmalarını vatandaş dinlemiyor. Vatandaş seçimin güzergahını, ana hatlarını belirliyor. Sorarlarsa projelerimizi anlatıyoruz. Seçim süreci başladığından beri 10 binlerce kişiyle temas ettik. 2-3 kişi projeleri sordu. Projeyi soran da ‘Proje sordum ama ben geçinemiyorum’ dedi. Toplumda en büyük proje geçim sıkıntısı. Sosyal medyamızda yayınlıyoruz projelerimizi, vatandaş izliyor ama öncelik geçim sıkıntısı. Hiç projeye değinmiyor demesinler diye tv programlarında falan anlatıyoruz. İstanbul’da Murat Kurum emekliye 5 bin lira vaat etti; sormazlar mı ‘devletin emekliye 5 bin lira verecek gücü yok da Murat Kurum mu veriyor?’ Kurum ‘Gazze’ye yardım yapıcaz’ diyor. Bugüne kadar niye yapmadınız, Ekrem İmamoğlu paçanızdan mı tuttu? Bugüne kadar algıyla yönettiler ama vatandaş artık yemiyor. Sahada sağdan da soldan da bıkkınlık var. AK Parti de CHP de istenmiyor. Halkın bakışı değişmiş. Bu seçimi gençler belirleyecek. Ege Üniversitesi çıkışında gençlerle biraraya geldik. Karavanda gençlere çay ikram ettik. Gençler sorguluyor. Sorgulayan gençlik geliyor. Bu ümit verici. Artık kimse belli bir parti demiyor. Sorguluyor. Bir öğretim görevlisi ‘ne AK Parti ne de CHP’ye oy vermeyeceğim’ dedi. Konuştuk, bizi sorguladı. Konuşmalarımızdan ikna oldu.
Sizi neden tanımıyorlar?
Farklı nedenleri var. Kendimizi yeteri kadar anlatamadık. Medyadan yararlanamıyoruz ama bu mazeret değil. Sürekli sahada olmak lazım. Biz sadece seçimden seçime gitmedik vatandaşa. 3 yıl il başkanlığı yaptım. Her ilçeye 3 kez gittim. Kırsal ilçelere her mevsim başında mutlaka gittim. Siyaset hiçbirimizin mesleği değil. Siyaset meslek değil. Gönüllü bir iş. Eşinizden, işinizden, çocuğunuzdan fedakarlık yapıyorsunuz. Meslek olsa sabahtan akşama gezelim. Ama en çok gezen siyasi parti biziz. Çarşı pazarda günde 5-6 saat geziyoruz. Gezip anlatmaktan başka yolumuz yok. Sosyal medya ve birebir iletişim ile anlatıyoruz.
Geçim sorununa nasıl destekler belirlediniz?
Gençiz kart diye bir kart planladık. İlkokuldan üniversiteye kadar, aylık 200 TL yükleyerek toplu ulaşım araçlarına ücretsiz binme, sosyal ve kültürel etkinliklere katılım şansı olacak. Evlenecek gençlere 70 bin TL destek öngörüyoruz. ‘Bütçeyi nereden bulacaksınız?’ diyorlar. Belediye makam araçlarından tasarruf yapacağız. Bütün makam araçlarını rafa kaldıracağız. Gereksiz masraflardan kurtulacağız. Şoförleri başka alanda görevlendireceğiz. Belediye ticarethane değil. Vatandaş bize oy versin diye gereksiz işe alımlar yapmayacağız. Bunlar engellendiğinde, israf ve yolsuzluk önlendiğinde bu bütçeden rahatça çıkar. Hazineden alınan rahatça yeter.
“Raylı sistem ve otoparklarla ulaşım sorununu çözeceğiz”
Mevcut yürüyen projeler var. Seçilirseniz onlarla ilgili planınız var mı?
Tunç Bey’in Kemeraltı projesi mükemmel bir proje. İlk etabın tamamlandı, diğer etapların tamamlanması çok önemli. Biz de Kemeraltı’nda esnafız, oranın yağmurdan, su baskınlarından kurtulması önemli. Buca Metrosu önemli ama yeterli değil. 5 farklı güzergahta daha metro projemiz var. Her semt raylı sisteme bağlanmalı. Ana hatlar ve besleme hatları olmalı. Şehir Hastanesi’ne ulaşım sorunu var. Yerel yönetimle merkezi hükümetin anlaşamaması yüzünden oraya ulaşım eksik kaldı. Hastane projelendirilirken önce ulaşım sorunu çözülmeliydi. Belli bölgelerde dağın altından, belli bölgelerde yüzeyden gidersiniz, viyadük kurarsınız. Aktarma istasyonlarıyla gidersiniz. Yeşilyurt Devlet Hastanesi’ne aracınızla gidemezsiniz. Limontepe güzergahından yürüyen raylı sistemle ulaşabilirsiniz. Raylı sistem kurduğunuz yerlere otoparklar kurmalısınız. İlk 2-3 saat ücretsiz otoparklar kurabilirsiniz. Bizim ilk saatleri ücretsiz yapma nedenimiz; vatandaş biran önce işini bitirir, otoparkı boşaltır. Ücretsiz yapmazsanız akşama kadar işgal eder, otopark sıkıntısı yaşanır. Hareketli yerlerde otopark çok önemli. İzmir’de otopark ciddi sorun. Alternatif güzergahları belirleyip, besleme otoparkları yapmanız gerekiyor. Raylı sistem ve besleme otoparklarıyla ulaşım sorunu çözülür. Şehir trafiğini şehir dışına yönlendirirsiniz, şehir trafiği rahatlar. Çiğli’den Basmane’ye 1,5 saatte geldik.
Türkiye’nin en pahalı suyunu kullanıyoruz. Bununla ilgili vaatler var. Sizin var mı?
Biz neden İzmir’de suyu pahalı kullanıyoruz. Bu bölgede Osmanağa suyu varmış. Kemeraltı altyapısını yaparken bu suyun boşa aktığını tespit etmişler. Geçmişte bu su ücretsiz dağıtılırmış. Bugün yeniden vatandaşa verilebilir. Su boşa akıyor. Maliyetli iş ama çözdüğünüzde vatandaşın cebi rahatlayacak. Belediye de DSİ de biliyor bu suyu. Ama altyapı çalışması, vitrin işi değil. O yüzden kimse yapmaya yanaşmıyor. İçme suyu çok pahalı. Belli noktalara bu suyu koyarsanız, içme suyu sorunu ve maliyetini çözmüş olacaksınız. Bizim yeraltı su kaynaklarımız var. Bunlar değerlendirilmeli. Vatandaş nefes almış olur. Bu faturayı düşürmez. Bu halkın temiz içme suyuna ulaşmasını sağlar. İZSU’nun maliyetini, işletme masraflarını düşürmek lazım. Yeni sistemlerle aşağıya çekilebilir. Göze görünmediği için kimse yapmak istemiyor. Spor sahası, otopark, parklar daha fazla tercih ediliyor. Suya yapılan yatırım uzun vadede göze görünür. 4 kişilik aile 500 liradan aşağı fatura ödemiyor. Yarıya düşürmek bile önemli.
Diğer adayların su faturasını indirme vaadi samimi mi?
Suyla alakalı adayların çözüm yollarını öğrenmedim. Suyu maliyetli kılan etkenleri ortadan kaldırma yöntemleri anlatırlarsa, bulmuşlarsa anlamlı olur. Düşürülür mü? Düşürülür. Bir aday vaadi icat yapmış gibi anlatıyor. Zaten işin uzmanları projelendirmiş. Sadece bunun kararını alıp, uygulayacak yöneticiler lazım. Rafta bekleyen projeleri uygulamak gerekiyor. Bir sorun da kentsel dönüşüm. Zaten çözülmüş örnekleri var. Burada önemli olan kentsel dönüşüm mü yapacaksınız, rantsal dönüşüm mü? Bu önemli. Kentsel dönüşümden çıkacak rantı vatandaş yararına mı kullanacaksınız? 3-5 müteahhitin yararına mı kullanacaksınız? Bu önemli. Konak adayıyken Gürçeşme’ye gittim. Vatandaş ‘bizim buranın en büyük sorunu ne?’ dedi. ‘Kentsel dönüşüm’ dedim. ‘Ne zaman imar gelir?’ dediler. ‘Mahallede evin ederi 1 lira. Buraya imar gelince olacak 10 lira. Aradaki 9 lira, rant. Bu rantın sahibinin belli olduğu gün sizin mahallenize imar gelecek. Rantın sahibinin kim olacağı belli olmadığı için mahallenize imar gelmiyor’ dedim. Konak’ta Hilal mahallesine girdim. “Sizi Alsancak’tan ayıran duvar var. Bir taraf Hilal bir taraf Alsancak. Duvarın Alsancak tarafına 10 lira, Hilal tarafına 2 lira bedel biçmişler. Hilal’in arkası yok. Alsancak’takiler müteahhitlerin. Yerel yönetimde CHP, merkezi hükümette AKP bu kararı alıyor. Siz ikisini de alkışlıyorsunuz’ dedim.
“Çok olan yanlışa karşı az olan doğruyu destekleyerek sistemi değiştirmek gerekiyor”
Vatandaş bu durumun neden farkında değil?
Vatandaşı gündelik yardımlara alıştırdılar. Seçim zamanı kömür, makarna yardımı, el altından verilen paralar. Kanaat önderlerinin cebine para koyup, toplumu yönlendirmeler. En temel etken eğitimsizlik. Ama nice okumuş, üniversite mezunları da ‘Ata’dan halk partiliyim, atadan demokrat partiliyim’ diye bakıyor. Yanlışın peşinden koşan, yanlışa ‘yanlış’ diyemeyen çok. Eğitimsizlik kadar algı operasyonları da var. Küçük menfaatlerin peşinden koşmak var. Kutuplaşmayı yok sayamayız. Çok olan yanlışa karşı en kuvvetli olan yanlışı destekleme kararı da etkili oluyor. Çok olan yanlışa karşı en az olan doğruyu destekleyerek sistemi değiştirmek gerekiyor. AK Parti ne kadar yanlışsa CHP de o kadar yanlış. Biri yerel yönetimde şehrimize arzu edilen hizmetleri getiremedi. Öbürü de merkezi hükümette beklentileri karşılayamadı. Bunu söylemek yanlış değil ki. İcraatlardan gelen yanlışlar. Şahıslarla, parti kimlikleriyle işimiz yok. Ama bunu şahsileştirdiğiniz zaman kutuplaşma başlıyor.
Cumhur İttifakı’nın gündeme getirdi Körfez Tüp Geçiti projesi için ne düşünüyorsunuz?
Daha önce de önümüze geldi. Önemli olan akademisyenlerin ne dediği. Ben vatandaşın oyun alıcam diye burdan Karşıyaka’ya tüp geçit yapıcam. Güzel mi? Güzel. Ama uzmanlar ne diyor? Uzmanlar ‘yapılmaz’ diyorsa ‘ben yapıcam’ deyip, vatandaşı kandırmanın anlamı yok. İstanbul adayı imar barışını bu ülkeye getirip, binaları yerle bir eden değil mi? Ülkeyi yerle bir ettiler. ‘Her şeyi ben biliyorum’ demek çözüm getirmiyor. İmar barışı getirdiniz. 3 kat olması gerekirken 6 kat olan binalara ruhsat verdiniz. Bir depremde yerle bir oldu. Şimdi bunun hesabını kim verecek? Muhatap bulamıyorsunuz. En kolay iş müteahhidi yakalamak. Peki ona bu ruhsatı kim verdi? Bu barışı kim yaptı, altyapısını kim hazırladı? Birçok sorumlu var. Bir tane günah keçisi buluyorlar, koluna kelepçeyi takıyorlar. Biz birkaç güzergah belirledik. ‘Bu doğrudur’ demiyoruz. Seçilirsek, akademisyenlerle konuşuruz. Masaya otururuz. O güzergah doğru değilse, bize başka alternatif sunabilirler. Ana hatlar değiştirilebilir. Tüp geçit için akademisyenler zemin etüdlerine uygun değil diyorsa zorlamamak lazım.
“Yeniden Refah Partisi’ni Fatih Erbakan Saadet Partisi’ni bölmek için kurdu”
Hem İzmir’de hem ülke genelinde Milli Görüş geleneğinden gelen 3 parti seçime giriyor. Saadet Partisi olarak ne kadar seçmeni kendi tarafınıza çekersiniz?
Yeniden Refah’ın İzmir adayı pek göz önünde değil. Genel algıdan faydalanmak istiyor. Fanatik olmayan önemli seçmen grubu AK Parti’den kopmuş durumda. Hangi partiye oy atacağı konusunda git-gel yaşıyor. Gezdiğimiz yerlerde önemli bölümünde Saadet’e yöneliş var. Biz bunu görüyoruz. Arazi böyle söylüyor. YRP’yi Fatih Erbakan, Saadet Partisi’ni bölme amacıyla kurdu. Açık ve net. Babasının izinden gidip, Türkiye’de Milli Görüş’ü şahlandırma amaçlı değil. Fatih Erbakan, Rahmetli Hocamız hayattayken bu partinin hiçbir kademesinde görev almadı. İlçe başkanlığı, il başkanlığı, genel başkan yardımcılığı yapmadı. Belediye başkanlığına, milletvekilliğine aday olmadı. Sadece ‘benim soyadım Erbakan’ diye çıktı ortaya. Bizden ayrılırken Fatih Erbakan, milli görüş kültürünün baş mimarlarından kimseyi koparamadı. Ona milli görüş konusunda akıl hocalığı yapacak kimse yok arkasında. Milli Görüş ile alakası olmayan insanlar adayları. Kadrolarına bakın, geçmişinde milli görüş olmayan insanlar. Ciddi bir kesimi bizle alakalı değil. Birileri gündemde tutuyor. Amaç, AK Parti’ye küsenler Saadet’e oy vermesin, hiç olmazsa gitsin YRP’ye versin. Bazı TV kanallarının algı operasyonu. Sahada bir tane YPR adayıyla karşılaşmadım. Teşkilatları yok. aday yapmışlar. Çarşı pazarda yoklar. Saadet’in adayları her gün çarşı pazarda. Saadet’in kurumsal sayfalarında adaylarımızın çalışmalarımızı net olarak görebilirsiniz.
“Bu seçim kimse için çantada keklik değil”
Ramazan’ın ilk günü Dikili Bergama’ya gittik. Bizim dışımızda o bölgelere giden, gezen zor. Hafta sonu Menemen’e gittik. Bir esnaf, ‘ne mevcut belediye başkanı ne de başka partilerin adaylarını görmedik. Kapımızı ilk çalan siz oldunuz’ dedi. Bu seçim hiçbir aday açısından çantada keklik değil. Gerek büyükşehir gerek ilçede burası bizim kalemiz anlayışı bu saatten sonra yıkılmıştır. Sürpriz sonuçlar çıkacak. Hem AK Parti hem CHP anlamında. Kazanan hangi siyasi parti olur bilmem ama, her iki partinin de oyları düşecek. CHP falanca ilçeyi kazansa dahi oyları düşmüş olarak kazanacak. İyi Parti’nin oylarının ne kadar düştüğünü hep birlikte göreceğiz. Çünkü topluma sundukları birşey yok. Biz geziyoruz. Sadece broşür dağıtıp geçmiyoruz. Konuşmak istiyoruz. Çünkü bizim yanlışımız olmadı. AKP adayı da CHP adayı da kuru kalabalıkla 15 dk geziyor. Biz saatlerimizi harcıyoruz bir çarşıya. Onların 15 dk’sı haber oluyor ve saatlerce dolaşmış gibi gösteriliyor. Konya gibi bir yerde AK Parti adayını kahveye sokmadılarsa başka yerleri düşünün. Halk öfke içinde. İlk Kemalpaşa’dan başladım. Bir teyze önümü kesti. ‘Oğlum dağdaki otun 60 lira olduğu bir ülkede kimse bana 10 bin lira ile geçin edebiyatı yapmasın’ dedi. Ekonomi seçime damgasını vurmuş. Sen istediğin kadar çikolata, gofret dağıt. Bunlarla toplumu kontrol altında tutamazsın artık. Ekonomi siyasetin önüne geçti. Elbette projeler konuşulması lazım ama toplumun ekonomik sıkıntıları proje konuşmaya fırsat vermiyor.
Sosyal yardımlarla geçinme dönemi dayatıldı. Murat Kurum’un ‘emekliye 5 bin lira yardım yapacağım’ demesi işin artık cebe dayandığının göstergesi. Başka bir şey konuşmaya gerek yok. Neden belediye bütçesinden ilave 5 bin lira zam veriyorsun? Adama sormak lazım. Belediyenin görevi mi emekliye 5 bin lira ilave zam vermek. Değil. Demek ki siz ekonomik anlamda vatandaşı çökertmişsiniz. Bunu ‘belediye eliyle düzelteceğim’ diyorsunuz ama mümkün değil. Koskoca hükümetin başaramadığını bir belediye başkanı hangi bütçe ile başaracak. Ne yapacaksınız da başaracaksınız. Yıllarca İSPARK’ı zarar ettirmiş bir zihniyet bugün ne yapacak da kara geçirecek. Cumhurbaşkanı ‘biz İstanbul’a ihanet ettik’ dedi. Şahide gerek var mı kendi söylüyor. Bakan olarak bu ihanetin içinde yer alan adamı belediye başkanı olarak İstanbul’un başına getirmeye çalışıyorlar. Toplum bunları sorgulamıyor mu zannediyorlar, sorguluyor. Kolay bir seçim olmayacak. Topluma proje anlatıyoruz. Evlenecek çiftinden öğrencisine kadar ama insanlar bitmiş. Gittiğimiz yerlerde bazen bize ‘lütfen siyaset demeyin’ diyorlar. Ben de diyorum ki ‘siyaset benim mesleğim değil, iş adamıyım. Benimle ne konuştuğunuz değil, sandığa gittiğinizde oy verdiğiniz belediye başkanı çalışmazsa onu sorgulayın” diyorum. Buraya gelmiş alternatif bir adaya ‘ben bıktım’ demek işi çözmüyor. Sandıktan bir siyasi çıkıp bu kente belediye başkanı olacak. Sonuçta bir siyasetçi gelip ülkeyi, kenti yönetiyor. Ama toplumdaki insan da haklı. Ya kirasını ya vergisini ödeyemiyor. Adam dertli. Seni gördüğü için sana patlıyor. Buna rağmen biz vatandaşa karşı alttan alıyoruz. Bu toplum bunları hak etmiyor. Kutuplaşmanın bir parçası olmayalım. Birileri ortaya bir polemik atacak. Kutuplaştırmaya çalışacak. İki taraftan bir taraf olmayın. Yanlışa karşı daha güçlü bir yanlışın yanında yer almayın. Alternatiflere koşun. Denenmişlere ya sarı ya kırmızı kart gösterin. Denenmemişi denemek gerekiyor. Karşımızda bir yanlış var, o yanlışa karşı en kuvvetli yanlış kimse ona gitmek de yanlış.