Her sekiz kadından biri risk altında
Kadınlarda ortaya çıkan kanserler arasında birinci sırada yer alan meme kanseri, kadın kanser ölümlerinde ise ikinci sırayı tutuyor. Yapılan istatistikler ise her sekiz kadından birinin meme kanserine yakalanacağı sonuçlarını veriyor. Prof. Dr. Cenap Dener, kadınlar için büyük risk taşıyan meme kanseri hakkında konuştu.
Diğer kanserler gibi meme kanserinin de kesin bir sebebinin bulunmadığını belirten Dener, bazı faktörlere dikkat edilmesi gerektiğinin uyarısında bulundu. Bunların arasında östrojene uzun süre maruz kalmanın riski artırdığının bilinmekte olduğunu söyleyen Dener, cümlelerine şöyle devam etti:
“Buna bağlı olarak erken adet görmek ya da geç menopoza girmek, özellikle menopoz sonrası obezite, anne, kardeş gibi birinci derece akrabalarda meme kanseri olması, sigara ve alkol gibi alışkanlıklar yer almaktadır”
Genetik faktörlerin de meme kanserinde önem taşıdığını vurgulayan Dener, meme kanserinin yüzde 10’unun genetik geçişli olduğu bilgisini verdi. Dolayısıyla anne, kardeş gibi birinci derece akrabalarında meme kanseri olan insanlarda bu hastalığa yakalanma riskinin, diğerlerine göre iki üç kat daha fazla olacağını söyleyen Dener, günümüzde ailesinde meme kanseri olanların BRCA-1, BRCA-2 genlerine bakılarak meme kanserine yakalanma risklerinin belirlenebildiğini açıkladı.
Hastaların, düzenli olarak meme kontrolü yaptırmadığını ve çoğunlukla ellerine bir kitle geldiğinde doktora başvurduklarına değinen Doktor Dener şu cümleleri kullandı:
“Bu tür kitleler genellikle ağrısız, sert ve düzensiz olarak hissedilmektedir. Bunun dışında koltuk altı lenf bezlerine tümörün sıçraması ve şişlik oluşturmasından sonra ya da tümör iyice ilerledikten sonra uzmana başvuranlar da olmaktadır. Tümörü iyice ilerlemiş hastalarda; ciltte ödem, şişme, meme başının içeri çekilmesi ve kanlı akıntı oluşması şikayetleri daha çok görülmektedir. Kadınların meme kanseri konusunda duyarlı olması hastalığın erken dönemde tespit edilebilmesini sağlamaktadır. Kadınların öncelikle her ay kendi kendilerine meme kontrollerini yapması gerekmektedir. Bu kontrollerde fark edecekleri bir sertlik, şekil, simetri ve doku bozukluğu doktora başvurmalarını gerektirmektedir. Meme kanserinde iki santim ve altındaki tümörlerin tespit edilmesi erken vaka olarak değerlendirilmektedir.”
Doktor Dener, son yıllarda meme kanseri görülme yaşının hızlı bir şekilde düşerek, 30’lu yaşlarda çok sayıda meme kanseri vakasının görülmeye başlandığını bildirdi. Bu düşüşün, özellikle Türkiye’de gözlenirken, bunun nedeninin de henüz tam olarak belirlenemediğini ifade eden Dener, “Bu sebeple 30’lu yaşlarda özellikle ailede meme kanseri öyküsü varsa, senede bir defa meme ultrasonu yaptırılması önerilmektedir. Bu yaş grubundaki kadınlar en ufak bir şüphede hemen meme cerrahına başvurarak, gerekli muayene ve tetkikleri yaptırmalıdır” diye konuştu.
Genç yaş kanserlerinin tümör davranışının ileri yaş tümörlerine göre, daha saldırgan olmakta ve tedaviye daha zor yanıt vermekte olduğunu kaydeden Dener, genç yaştaki insanların sıklıkla bu farkındalığa sahip olmadıkları için hem kendilerini muayene etmemekte hem de kontrollere daha az gitmekte olduğunu vurguladı. Bu durumun tümörlerin daha ileri evrelerde tespit edilmesine neden olduğunun altını çizen Dener, “Annesinde ya da kardeşinde meme kanseri olanların ise 25 yaşında ilk meme ultrasonlarını yaptırmaları gerekmektedir” diyerek, bununla birlikte yıllık muayene ve takiplerinin de kesinlikle ihmal edilmemesi gerektiğini söyledi.
Doktor Dener son olarak, “Kanserden korkmayın, geç kalmaktan korkun’ söylemi doğru bir yaklaşıma işaret etmektedir. Çünkü erken fark edilen tüm kanserlerde tedavi şansı çok yüksektir. Meme kanseri erken fark edildiğinde hastalar yüzde 100’e yakın oranda iyileşebilmektedir” şeklinde cümlelerini tamamladı.